Merve Oflaz Gizem Hatipoğlu Nilay Cafer Aslıhan Güner BAŞLIK

25 Haziran 2015 Perşembe

Ollaluna

Bazen kendime soruyorum...

Kendim için ne yapıyorum ki ben...

İşte bu sorunun yanıtı benim hayatımda kurduğum Röportajlar ve hikayeler...

Bir çoğunuz verdiğimiz emeğe ah ne gerek var dese de öyle değil be gülüm. Biriktirdiklerin insan hikayaleri, bambaşka hayatlar ve merak edipte sorabildiklerin... En büyük lüksü ne biliyor musun?

Soru soracağın kişiyi senin seçme hakkın...

Bundan daha büyük bir lüks var mı?

Haydi düşüne durun ama sonra...

Çünkü öyle bir isme sorular sorduk, öyle bir isimle çekimler yaptık ve öyle bir isimle dopdolu bir gün geçirdik ki...

Adı Yeliz nam- diğer @Ollaluna

Sıcacık bir kadın...

Net...

Kararlı...

Ne istediğini biliyor...

Asla taviz vermiyor, ne düşünüyor ve ne hissediyorsa o arkadaş...

Anası ve Yavrusu tiplerinin milyonu geçtiği günlerde 5000 like ı ile rakiplerine feci gol atıyor...

Öyle marka eventlerine süslü püslü gitmiyor, diyor ki Yeliz; biniyorum vapura geçiyorum karşıya üzerimde salopet ayağımda sandaletJ

Gülümsüyor

Bana uzaylı gibi bakıldığı doğru diye ekliyor...

Ama diyor ki devamında ben o marka eventlerinide  marka yöneticisini, verilen bilgiyi dinliyorum. Öyle köşelerde selfie manyağı olup, hediyemi kapıp evime dönmüyorum. Dinliyorum, anlıyorum ve hakkını veriyorum...

Hoşgeldin be Yeliz’cim nam-ı diğer Ollaluna’cım...

Haydi bakalım; neden rasta, neden videolar, neden Ozi, neden Gece ve neden Ollaluna?

Anlat bize ama taaaa en baştan...


Başlıyor Ollaluna’cım küçüklüğüne dair hatırladığı en derin hikayeden...

Asker kızıyım ben, annem Bingöl’lü. Mersin Silifke’de yaşıyor Anneannem ve dayımlarla... Babam Mersin Silifkeli...
Annem ve babam ben 3 yasındayken şiddetli geçimsizlik sebebiyle boşanıyor. Benim velayet annemde. Annem beni de alıyor basıp dönüyor memlekete yani Silifke’ye... Bingöl’lü anadolu ailesi anneanemler ve (ev hanımı) annem boşanıp dönmüş anasının evine halleri işte.

Sen düşün...

Düşündüm ve Türkiye’de boşanan kadın bir de Anadolu kültüründe annen için çok zor yıllar olmalı...

Anneme çok düşkündüm zaten, babamla hiç görüşmüyorduk. Çocukken hatırladığım, annem babamı, babam annemi kötüler dururdu bana.. Herkes günah çıkarma peşinde, sanki çok anlıyorum :)

Öyle bir çocukluk işte derken yaş 10 oldu...

Bir mahkeme ve babam beni annemden istiyor.

İşte Türkiye Cumhuriyeti yasalarına göre annemin bana bakacak durumu yok diye Asker babama verildi velayetim.

Ve 3 yasından bu yana görmediğim, hiç tanımadığım bir adamla yaşayacağım...

Yaaa Yeliz ne hissetin, nasıldı o gün, nasıl anlatılar sana bu ayrılığı peki?

Bir tarafım üzülüyordu. Annemden ayrılacağım diye. Bir tarafım seviniyordu da. Hani çocuksun işte babam gelecek bana bir sürü yeni kıyafet alacak, oyuncaklar alacak falan..

Ama öyle olmadı...

Babam aldı beni annemden ve 18 yaşıma kadar bir daha annemi göremedim.

Babam askerdi, dolayısı ile sürekli tayini çıkardı başka şehirlere.. Adresimiz değiştiği için annem beni hiç bulamadı..

Evlenmişti...

Bir üvey anne ve iki kardeş.

Çok zor yıllardı benim adıma...

Zor bir çocukluk, gençlik dönemiydi..

Korkardım herşeyden...

Bi saniye Yeliz’cim çok hızlı ve rahat anlatımının altında yasanan o tramvatik olayları çok sorgulayıp seni üzmek istemiyorum ancak gerçekten merak ediyorum yasadığın ve unutamadağın bir anı var mı çocukluğuna ait...

Tabi babam beni aldı, çocukluğumu da elimden aldı. Ben annemin yanında özgür bir çocuktum sokakta oynayan mutlu bir çocuk. Babam izin vermiyordu. Düşünsene bir çocuğu oyunsuz, arkadaşsız  bırakmak ne büyük acımasızlık! e anneme de göstermiyor, tabi o zaman internet yok, telefon yok hayat bu kadar konforlu değil. Ben sürekli Anneme gideceğim diye evden kaçıyorum. Bir gün Bostancı’da ilk okulundayken evden kaçtım ve düşün Silifke nerede beni nerede buldular “Büyük Ada” da tepedeki kilisenin papazıyla mum dikiyorum :) Adaya gitmişim yaş 11 annemi arıyorum hep...

Neyse boşver böyle geçti yıllar babam bana baktıkça annemi gördü sanırım..

Pek 10 yasında hayal ettiğim gibi olmadı...

Sonra peki...

Sonra büyüdüm işte..Üniversiteye gireceğim, liseden iyi bir ortalama ile mezun olmama bir ay var hop evlendim.. Biraz itilme de, biraz kurtulma..


Yaş 18 ve evliyim...

Ardından hemen hamile kaldım ve ilk evladım ki videolarda vardır,  kendisi şuan 11 yaşın Berk oldu...Berk'im..

Yani bu öyle aşk evliliği falan değildi, hayal ettiğim bir evlilik de değildi işte..

İsviçre'ye gittik evliliğimin birinci yılında.

Berk orada doğdu.. Bir yaşından az büyük.. O zamanki esim iyi bir insandı ancak problemleri var. Anlaşamıyoruz..Psikolojik bir savaş var aramızda. Bir yıldır İsviçre’deydim ve dil bilmiyordum. Akraba yok, arkadaş yok..


Ağır depresyonlar geçiriyorum..

Ve bir gün  sinir krizi geçiriyorum ve bu evlilik bitiyor..

Nasıl bir kriz ise benimkisi yılların patlaması de sen adına, Ambulansla falan hastaneye kaldırıldım...

Sabah kendime geldiğimde İsviçre Hükümetinden Sosyolog, Pedagog, Avukat bir sürü kişi başımda...

İşte Avrupa ülkeleri ve yasalarına olan hayranlığım buradan gelir.

Bana soruyorlar neden böyle oldun ama ben bir kelime bile bilmiyorum iletişim kuramıyoruz. Neyse ki sonra tercüman geldi ve ben hikayemi anlattım...

HastanEdeki sürecim boyunca devlet bana bir Sosyal Hizmetler görevlisi atadı.

O benim, hem hukuki hemde tüm devletle olan süreçlerimi idare ediyordu.

Sonra, bir Kadın Sığınma evine yerleştirildim.
Burası çok gizli saklı, şehrin tam ortasında ama kocaman ağaçlarla cevresi kapalı olan bir yerdi ve kimse oranın sığınma evi olduğunu bilmez...

Burada kalmaya başladım. 3 ay misafir oldum burada, bu sırada hala sosyal hizmetler görevlim benimle birlikte. Berk yanımda.

Ya peki korkmadın mı? Eski Eşin gelir hani Türkiye’de oluyor kadın cinayetleri gibi...

Allah korusun...

Alev’cim mümkün değil. Kanun var orada. Eşine zarar verdin direk hapis, sınırdışına kadar gider..Zaten eski eşimde öyle bir insan değil..

Kimse cesaret edemez öyle diyelim...

3 Aylık Sığınma evi misafirliğim sonrasında yine Sosyal Hizmetler Görevlim artık burada 3 aydan uzun kalamayacağım, oturum hakkım olmadığı için şuan bir düzen de kuramayacağım için beni küçük yaşta anne olan yada hamile kalıp ailesi tarafından dışlanan kızların yasadığı bir eve yerleştirmeyi önerdi. Orada 1 yıl kalabileceğimi iletti. Kabul ettim. Bu evde biz 7 kız kardeş olduk diyelim. 7 küçük kadın, en küçüğü 14 yaşında ve hamile, 16 yasında doğum yapanda var ve bende 20 yaşında anne... Bizler kızlarla birlikte yaşamaya başladık. Berk kreşe gidiyordu. Ben dil okuluna.. Ardından benim meslek edinmem ve hayata hazırlanmam için bana önerilerde bulundular. Benim en büyük hayalim tiyatrocu olmaktı ve danışmanımla birlikte yaşadığım kantona bağlı bir tiyatro grubu bulduk. Gittim görüştüm ve ben sizinle oynayacağım dedim :).  Bu arada tüm maddi masraflarım devlet tarafından karşılanıyor. Sonra yarı zamanlı ( %50) bir cafede garsonluk yapmaya da başladım. Yaşasın işim var! :). Hem çalışıyorum hem tiyatro provalarına koşturuyorum.. Berk hep yanımda, çoğu zaman provalara onunla gidiyoruz.. Hatta tiyatro oyunumda ki karakterdir OllalunaJ oradan gelir.

Ardından sosyal hizmetler danışmanımla Türkiye’den lise diplomanı isteyip meslek okuluna gitmeye karar verdik. Bunu da başardık ve ben şu çocukların oynadığı şişme parklar var ya onların eğitimine gittim ve o işle ilgili bir firmada işe girdim. Ah hatta şu kolumda ki yanık izim o zamanki bir çocuk parkı kurulumundaki fön makinasından hatıraJ

1 yıllık misafirliğimde bitiğinde, artık adaptasyon sürecimi tamamlamıştım. Kimseye ihtiyacım olmadan yaşayabilir noktadaydım. Oğlumla iki odalı bir ev tuttuk ve orada yaşamaya başladık. O kreşe gidiyor ben ise eş zamanlı tiyatro oynuyorum.Birçok festivallerde ödüller aldık. Dil öğrendim. Özgüvenim yerinde.

Tabi tüm bu imkanlara sahip olan bendenizin hala İsviçre oturumu elinde yok, konu mahkemede..

Bu kadar aktif bir yaşam sürüyorum ama kimlik yok elimde :))

İnatçıyım mizaç olarak. Haklıysam tüm dünyanın karşısında durmaktan çekinmem öyle de oldu.  İsviçre hükümetinin parasını ödediği Avukat ile onlara dava açtım. :) Dedim ki ben ve oğlum burada düzen kurduk, oğlum bu ülkede doğdu! Burada kalacağım! neyse uzun hikaye ama bir kanun boşluğundan faydalanıp hakkım olanı aldım.

Ya sona Yeliz; bu anlattıkların çok eski tarihler değil, Ozan nasıl oldu Gece ne zaman oldu?

Genç bir anneyim oğlum 4 yasında herşey ile yalnız mücadele ediyorum ve bambaşka bir ülkede sadece benim. Kimsem yok... Bu fikir git gide beni rahatsız etmeye başladı ve karar verdim; oğlumla 2 bavul hazırladık biri benim  biri onun... Hatta yeni esyalar almıştık evimize dağıttıkJ

Bastık geldik Türkiye’ye...

Ve Silifke'ye ailemin yanına geldim.

Ben düşünce olarak ailemden biraz farklıyım. Biraz değil baya.. Yalnız yaşamaya alışmış biriyim dolayısıyla adaptasyon zor oldu ancak kararlıydım  burada dinlenip yeni bir düzen kuracaktım...


Evde internetten, İstanbul'dan iş arıyorum, ev falan bakıyorum.. Bir sosyal paylaşım sitesi vardı “yonja”  hatırlar mısın?

Hop bir mesaj geldi; “bu müziği dinler misin yazıyor?”

Dinledim evet dedim güzel...

Kendi bestesiymiş Ozy'nin..İsmi 'Yaşamaya çalışıyorum' al tam da o dönemdeki ben! Çok etkilemişti beni o şarkı..

Öyle başladı muhabbet Ozan’la...


İyi bir firmada iş buldum sonra aldım tekrar bavulumu oğlumu İstanbul...

O tarihten bu yana da bırakmadım elini Ozan’ın...

Hani kime sorsan, şu dünyada en iyi insan kendisini görür ya.. hah işte, ben onu diyemiyorum. Ozan benden iyi..
Onca insan tanıdım, onun kadar iyisini de görmedim. Gayet objektif söylüyorum bunu.



O olmasaydı, Türkiye'ye döndükten sonraki alışma dönemi zor olabilirdi, olmadı. Benimle birlikte sırtlandı her şeyi..

Ve Berk'in İsviçre'ye dönüşü;

Okul yaşı gelmişti. Babası ile oturduk konuştuk, karar vermemiz gerekiyordu. Burada kalırsa, İsviçre'deki haklarını kaybedecek. Bunu ikimizde göze alamadık, gerçekten büyük bir şey çalabilirdik hayatından. O yüzden orada okumasına karar verdik, daha geniş sınırları olsun istedik. Berk'te seviyor zaten babasını ve orayı..

Biz hayatımızı dramlaştırmadan yaşadık hep.

O şimdi orada babasıyla ama her gün skype konusuyoruz ayrıca her tatilde geliyor J

Ya Gece dersen onu serüvenine instagramda herkes şahit...

Benim gibi bir kara kızla kara oğlandan çıksa çıksa kara bir oğlan çıkar dedik adını Gece koyduk ama ne bilelim oğlan sapsarı olduJ

Buda hayatın bana güneşli bir sürprizi diyelim...

....

Göründüğünün ötesinde bir kadın hikayesi dimi dostlar. Yeliz’e ve anlatıklarına öylece bakakaldım ve kafamda sadece şu soru var.
-          Yeliz Türkiye’de şiddete uğradığında bir kadın sığınma evine gitseydi acaba hayatı nasıl olurdu?
...?

Sonsuz teşekkürler Ollaluna’cım...

Keyifle giydiğin sana özel hazırladığımız elbiseler için ayrıca teşekkürler...

Sadeliğin ve dostluğun için kocaman teşekkürler...

Gözlüklerine bayıldım dediğinde taklit kızım ya dediğinde ki samimiyetin için, kısaca bize dümdüz ve net olmanın işte budur dediğini gösterdiğin hatta gözümüze soktuğun için teşekkürler...

Çekimler için kocaman bir alkışta kardeşim Aslı Topal’a...(kendisini instagramda @aaslitopal ’dan takip edebilirsiniz)






















Hiç yorum yok:

Yorum Gönder